
Gülün Fermanı: Isparta’da Sağlık, İnanç ve Tarihin Yankısı. 1914’te Gülün Çağrısı: Isparta’da Şifa, Sarsıntı ve Sessiz Direniş anlamında Isparta’mızın sözlü tarihinde yer alan bir geçmişten bahsedeceğim.
1913-1914 yıllarıdır. Isparta için yalnızca bir sağlık seferberliğinin değil, aynı zamanda inançla örülmüş bir direnişin de yılıydı bu yıllar.
Gül şerbetiyle başlayan umut, sarsıcı bir depremle sınandı; ama halkın hafızasında hem şifa hem de dayanışma, birliktelik ateşi kaldı. Bu yazı, bir çiçeğin etrafında şekillenen tarihi bir hikâyeyi gün yüzüne çıkarıyor. Sizlerle paylaşmak istedim. Bayram AYGÜN-2025 Isparta
Bu bağlamda, askeri kışlalar, resmi kurumlar, sanayi fabrikaları, okullar, ticaret ve eğlence yapıları ile sağlık kuruluşlarına bir nizamname bildirisi gönderilir. Bildiride şöyle denmektedir:
V Mehmed ya da Mehmed Reşad Han, Kânûn-ı Sânî (3 Ocak) ayında bir Sağlık Nizamnamesi (Tüzük) gönderir. Bu emirname, Isparta Sancak Mutasarrıfı ve dönemin Belediye Başkanı’na iletilir. Resmi kuruluşların yanı sıra, varlıklı kişilerden oluşturulacak bir fonla, hali vakti yerinde olmayan ailelere de gül şerbeti ulaştırılması emredilir.
“Çalışanlara, Cuma sabahları besmele ile işe başladıkları anda, her birine küçük toprak bardaklar içinde tattırılmak üzere; sağlık, zihin, beden yönünden faydası ola… Ecnebi tıbbiye mekteplerinde tespit edilen C, A, E ve K vitaminlerini içeren gül şerbeti verile… Osmanlı eyaleti Suriye’de, Sahl el-Ghab ovasında üretilen Kafa Şekeri kullanılacaktır.”
Padişah fermanı, 1914’te Belediye Başkanı olan Böcüzade Süleyman Sami Efendi (aynı zamanda sözlü tarih yazarı), Mutasarrıf Valilik İtare (İdare) Azaları (İl Sancak Genel Meclisi üyeleri) tarafından değerlendirilir. Meşrutiyet devri Isparta Sancak vekili ve Kız Öğretmen Okulu öğretmenlerinden, Milletvekili olan (muallim) Cudi Bey de bu sürece dâhil olur. Gül şerbeti verilmesi konusunda Isparta Rumlarından varlıklı, Gülyağı dışsatımcısı Temelidis efendi başta olmak üzere birçok gülyağı üreticisi ile Isparta’nın damadı Avnullah gemisi komutanı yarbay Hacı Sabri Bey’in katkıları olur.
Öğretmen-Milletvekili Cudi Efendi, 10 Ağustos 1914 Pazartesi günü, Doğancı Mahallesi Namazgâhı’ nda Çanakkale’ye asker sevkiyatı nedeniyle düzenlenen veda namazında halka hitap eder. Padişahın, resmi makamlarda ve halka gül şerbeti verilmesi yönündeki fermanını okur. Ardından gül hakkında bilgi verir. Konuşmasında:
“Selçuklu saraylarında içilen gül şerbetinin gülleri, Isparta Emre Mahallesi’ndeki gül bahçelerinden giderdi. İki bin yıldır Isparta gül yapraklarından elde edilen gül şurupları, Osmanlı eyaletlerinde şifa kaynağı olmuştur. Gül, güzelliği ve aromasıyla birlikte yüksek besin değerine sahiptir. Avrupa’daki ecnebi tıbbiye mekteplerinde C vitamini keşfedildi. Bu nedenle insan sağlığı için elverişli olan gül şurubunu ihmal etmeyin. Çorunuza çocuğunuza her sabah içirin!”
Ancak bu gelişmeler yaşanırken, bazı cemaat evlerinden hoş olmayan sesler yükselir. Bazı medrese hocaları vaazlarında, “Bir çiçeğe tapılmaz,” diyerek tepkilerini dile getirirler.
Üstelik Isparta Sancak Mutasarrıfı Sırrı Bey, hiçbir işle ilgilenmemektedir. Bazı Rum gençleriyle, mutasarrıfın aşçı ve hizmetlileri içki âlemlerinden kendilerini alamazlar. Böcüzade Süleyman Sami, eserinde Mutasarrıf Vali hakkında şöyle yazar:
“Bu eğlencelerden vakit ayırıp resmî işlere bakamıyordu. Akşamları, ecnebi Şark Halı Kumpanyası lojmanında dost edindiği kimselerle vakit geçiriyordu.”
Isparta’nın yeni kadısı Rizeli İsmail Hakkı Efendi, gül şerbetli kültürel eylemlere gönülden katıldığını gelir gelmez mescitlerde verdiği vaazlarla ilan eder. Bu tutumu, halkımıza ve resmi kuruluşlarımıza serin bir hava getirir.
Mescitlerin ve kiliselerin kapı çıkışlarında, her iki cemaat için gül şerbeti dolu küpler konur. Küplerin başına bir-iki görevli nöbetle yerleştirilir. Cuma ve Pazar günleri ibadet için gelen cemaatlere, iki kış boyunca gül şerbeti ikram edilir.
Sözlü tarihçi Böcüzade, ileride kaleme aldığı kitabında şu satırlara yer verir:
“Her şey güzel giderken, ne gariptir ki Isparta ve Burdur’da, 4 Ekim 1914 Pazar gecesi saat 18.30 sıralarında, Batıdan Doğuya doğru, 3-4 yüz yıldır bu yörede görülmemiş şiddette ve emsali görülmemiş derecede dehşetli bir deprem olur. Eski-yeni, sağlam-dayanıklı binalar, camiler, hamamlar, mağazaların çoğu bir anda yerle bir olur. Kadın-erkek yaklaşık 1500 kişi yıkıntılar altında can verir. Mevsim gereği, erkeklerin çoğu harmanlarda, hayvanlar da kırlarda olduğundan, şehirli erkekler ve hayvanlar arasında ölüm çok az olur.”
Padişah efendinin emri buraya kadardır. Ancak bazı cemaat vaaz evlerinden, depremden daha acı ve kahredici açıklamalar gelir. Acılı halkımızı derinden yaralayan bu sözler şöyledir:
“Resmi dairelerde, sivil mekânlarda içkiyi özendirecek gül şerbetlerinin her bir âdem kuluna emirle verilmesi sonucunda, ibret-i âleme ders verir gibi yerler titretildi. Bu bize ders olmalı.” Gibi uygunsuz, halkı rahatsız eden konuşmalar bir süre devam eder. Acılı halk her zaman olduğu gibi; herkesin notunu verir.
Kaynak: Atina’da yayımlanan Doğu’nun Sparta’ sı yıllık dergisinde, son Isparta Metropoliti Gerasimos Tandalides’ in hatıralarından. Araştırma: Bayram Aygün





















YORUMLAR