Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cengiz Çetin

ŞAİR NE DEDİ?

İstanbul’un şiirini yazan kişi Yahya Kemal’dir. Bu açıdan kimseyle kıyaslanmaz. İstanbul’a dair şiir yazanlar çoktur da, Yahya Kemal kadar fazlasını ve güzelini yazan yoktur. İlle Nâzım Hikmet’i sokuşturacak! Maksat “ilerici” desinler. O açıdan Yahya Kemal’le kimse kıyaslanamaz. Laf olsun, “ince aydın” desinler diye yapıyor  bizim çoğu aydınımız, yahut aydın adaylarımız. Olayların çeşitli ilgilerin tezahür biçimleri değişiyor, ama seviye yükselmiyor.

Taksim’de yapılan sonraki eylemlerin demokratik haklarla ve gösterilerle bir ilgisi var mıydı? İllegal örgütlerin militanları polisle saatlerce mücadele ediyor, bu olayları da bazı televizyonlar tek taraflı yorumlarla ve tahrikçi sunuşlarla naklen veriyordu! Barikatlar kuruluyor, ateşler yakılıyor, molotoflar ve taşlar atılıyor, ve bu haller saatlerce sürüyor. Bunun yeşille, ağaçla ne ilgisi var? Bunun nesini, neresini demokrasi adına savunuyorsun? 15 milyonluk şehirde birkaç bin militan nasıl oluyor da halkı temsil ediyor? Zannedersin ki Perinçek’in partisi iktidara gelecek kadar oy sahibi olmuştur da, önü kesildiği için eylem yapmaktadır!

Tepkilerde ölçülü olmak, itidal sınavlarının en zorudur. Başlangıçta bir tepki haklı olabilir, ama sonradan ölçü kaçar ve işin rengi değişir. Taksim’deki ilk tepkinin rengi de değişmiştir artık. Bu yozlaşan tepkiye karşı da “fikrî tepki” gerekir, ama yine ölçülü olmak şartıyla. Öyle bir manzara var ki, “polisle nasıl mücadele edilir?”in provaları yapılıyor.

Ölçüsüz tepkinin sağı solu olmaz, hepsi kötüdür, zararlıdır; sadece kavgaya, şiddete, bunalıma, gerginliğe ve gerilemeye hizmet eder. Ölçülü tepki ancak “itidal” ile mümkün. Doğru ölçülerin sıhhat ilkesi itidal’dir.

Çoğulcu demokrasi, azınlık demokrasisi haline getirilemez. Sandığın belirlediği çoğunluğa “Sen iktidarı belirledin, artık susacaksın. Katılımın olmayacak, sesin çıkmayacak. O hak, azınlığın oluşturduğu muhalefete aittir” mi diyeceksiniz? Şimdi iktidar “Taksim düzenlemesi için referanduma gidelim” diyor. Bir şehir halkının buna cevap verme hakkı, yetkisi, liyakati vardır. Bu “teknik-bilimsel” bir konu değil. “Mademki bu kadar önemli ve tartışmalı hale geldi, o parkı kullanacak olanlara soralım” önerisi çok normaldir.

Sayın Erdoğan’ın “Ben İstanbulluyum, Kasımpaşalıyım, Gezi Parkı’nı iyi bilirim” demesi, öyle sanıyorum ki orasının ailelerin gezmesine elverişli güvenlikli ve huzurlu bir yer olamayışı ile ilgilidir. Ve maalesef, bir tarihten sonrası için doğrudur bu. Bir zamanlar koskoca Gülhane Parkı güvenlikliydi de, bir tarihten sonra bir avuç yer bile güvenliksiz oldu. Ben trafiğe tamamen kapatılınca bütün Taksim’in ve Beyoğlu’nun güvenlik kaybına uğrayacağını düşünüyorum.

Yeni mitingler yapılacağı için şahsen bir eleştiride bulunmak istiyorum. Havaalanındaki karşılamada, gür seslerle “Ya Allah, Bismillah, Allahüekber” diye bağırıldı. Bu sözler siyaset meydanında bir slogan gibi kullanılmamalı. Hiç hoş olmuyor. Sayın Başbakan uyarmalı.

Fikrî yönü olmayan ve aktüelin akıl hocalığına soyunan birkaç köşe yazarı “her şeyi ben bilirim” edasıyla çok yakışıksız bir üslup kullanıyor. “Ben sana demiştim. Dinle beni. Benim dediğimi yapmazsan kötü olursun” tarzında bir üslup bu. Sanki çocuğuna hitap ediyor. O yazıların literatürde türü ve örneği yok; bu bize mahsus bir garâbet. Üslup eleştirisi yaparken kendi üslubumuza da bakalım.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER