Bir haber okudum…
Nazik Erik vefat etmiş…
Öyle bir üzüntü çöktü ki içime… İnsan tanıdığı, birlikte vakit geçirdiği bir yakının ölüm haberine üzülür de ya yüzünü dahi görmediği bir insansa hayatını kaybeden, bu denli üzüntü nedendir?
Kıymetli bir büyüğümün anlattıklarından tanımıştım onu, hakkında bildiklerimden biri Ispartalı, çok okuyan ve kültürlü bir edebiyat öğretmeni olması, diğeri de 90’lı yaşlarında kitaplarının yayınlanmasıydı…
Beklemediğim bir anda kendimi kitaplarını okurken bulmuştum. Dünden Bugüne Kadın Çocuk Aile, Yansımalar, İrşad isimli kitaplarını ödünç aldığım hocama bir türlü geri veremedim. Belki de elimden kayıp gitmesine kıyamadım, daha çok okumak, üzerinde düşünmek, belki de satırlarca yazmak istedim… Geçmişe olan özlemini, bugüne duyduğu sitemle birlikte anlattıklarını bir tarih kitabı gibi, sanki ton ton bir ninenin dizi dibinde ondan nasihat alıyormuşçasına okumuştum.
Bir gün onu ziyarete gidecektim. Tanımak istemiştim çünkü. Kitabının arkasındaki resimde, gülümseyen, sevecen hali miydi onu görmek istememe sebep, yoksa yazdıklarındaki şefkat, yaşantısına duyduğum derin merak mıydı? Belki en sevdiğim ders olan edebiyatı, onun dilinden dinleyememişime, onun öğrencisi olacak kadar yaşlı olamayışıma duyduğum hayıflanmaydı.
Soracaklarım vardı ona. Yeniden genç olsanız ne yapardınız, nasıl yaşardınız, diyecektim. Sizin gibi kültürlü ve bilgi birikimine sahip, ama bir o kadar mütevazı kalabilmek için biz gençlere tavsiyeniz nedir, diyecektim. Elini öpüp, duasını isteyecektim…
Boğazımda düğümlü kaldı söyleyeceklerim. Sorularım ebediyen cevapsız kaldı. Belki dar zamanları daha iyi planlayıp, onu tanıma şansına sahip olabilirdim. İnsan yaşamın yersiz yoğunluğunda, çoğu kez en önemli anları kaçırıyor. Ertelemek sandığımız pek çok şeyi aslında bir daha yapamamak üzere iptal ediyoruz. İş işten geçince anlıyor insan…
İçimde derin bir üzüntü bırakan pişmanlığım, gözlerimden akan yaşlarla bir nebze olsun hafifler mi hiç bilemiyorum.
Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun…
YORUMLAR