Beşer, bugünkü köşe yazısında dört parti üzerinden hangisine neden oy veremeyeceğini madde madde anlatarak AK Parti’yi tercih ettiğini yazdı.
İşte Faruk Beşer’in o yazısı:
Bizde modaya uyalım ve oy vermeyeceğimiz partileri söyleyelim.
Allah ne kadar verdiyse biz de o kadarıyla ilmi ve ulemayı temsil ediyoruz; bir partinin adamı olamayız, onun çerçevesine giremeyiz. Hangi partiden olursa olsun her mümin bizdendir, biz de ondanız. Ancak bu ülkemizi, milletimizi ve ümmetimizi ilgilendiren konularda sessiz durmamızı gerektirmez. Çünkü bu temsil ettiğimiz ilme yakışmaz.
PARTİLER DEMOKRASİ ARACIDIR
Partiler demokrasinin araçlarıdır. Din değildir, mezhep değildir. Bir âlimin ya da bizim durumumuzdaki bir hocanın geniş İslam dairesini bırakıp bir partinin adamı olması eşyanın tabiatına aykırıdır. Biz de her vatandaş gibi her seçimde hesaplarımızı yaparız ve aklımıza ve inancımıza bakarak görevimizi yerine getiririz. Getirmek zorundayız.
KİMLERE OY VEREMEM
Önce kimlere niçin oy veremeyeceğimi açıklayayım:
Ben bir Müslümanım, inancımla şeref duyuyorum. Ne olursa olsun fark etmez diyemem. Her Müslüman gibi ben de İslam’ın hayatımızın her safhasında hâkim olmasını isterim. Buna kim katkı sağlıyorsa ona destek veririm. Bu müminin imanının gereğidir. O halde:
Laikliği din düşmanlığı gören, ezanımıza, tesettürümüze, örfümüze ahlakımıza, Diyanetimize, Kur’an kurslarımıza karşı olan, gücü eline aldığında bunlar için baskı uygulayacağı müsellem partilere oy veremem. Çünkü bunların kazanması benim gibi inananların baskı görmesi, temel hak ve hürriyetlerini kaybetmesi anlamına gelir. Kendi oyumla kendimi tutsak edemem.
Irkçı partilere oy veremem. Çünkü benim dinim ırkçılığı yasaklar, kendi ırkını sırf kendinden olduğu için üstün tutmayı cahiliye övünmesi sayar. Benim Peygamberim, “Kim cahiliye izzeti olan ırkçılıkta izzet ararsa bizden değildir” buyurur. Ben ise sizden olmak istiyorum, ey Allah’ın Rasulü, diyorum. Çünkü ırkçılığın en temel özelliği parçalamaktır. Parçalaya parçalaya Hz. Âdem’in iki oğlu örneğinde olduğu gibi aileye kadar iner. Benim kimliğim ve kişiliğim ırkım değil, beni Allah’a kadar ulaştıran imanımdır.
Ayrılıkçı ve terör yanlısı partilere oy veremem. Çünkü bu ülke her bölgeden Müslümanların kanlarıyla ve beraberce kazanıldı. Her ırktan Müslümanların ülkesi olmaya devam edecektir. Biz İslam ülkesini küçültmeyeceğiz, büyüteceğiz. Medeniyetimizi tekrar kurmak için daha başka etnik kökenli kardeşlerimizi de yanımıza alacağız, ya da onların yanında olacağız. İktidarı düşürme pahasına ırkçı, militan laikçi ve terörü ve ayrılıkçı partileri destekleyen müslümanların İslam anlayışında kesinlikle problem olduğunu düşünürüm.
Homoseksüellik gibi ahlaki çürümüşlüklere destek çıkan, bu kabil sapmalara istedikleri gibi arzı endam etme imkânı vereceklerine söz veren particiklere de oy veremem. Benim istediğim yönetimde, hastalığı ne olursa olsun, herkes temel hak ve özgünlüklerini sonuna kadar kullanır, ama hastalığını başkalarına bulaştırmaya çalışmak bir hak değildir.
KİME OY VEREBİLİRİM
Peki, hangi partilere oy verebilirim?
Bilebildiğim kadarıyla Saadet Partisi, Hüda-Par, son zamanlarda biraz belirsizleşmekle beraber Birlik Partisi ve Ak Parti benim inancıma, hayat tarzıma ve kültürüme yabancı olmayan partiler. Yerine ve zamanına göre bunların herhangi birine oy verebilirim.
MAKUL SEÇENEK AK PARTİ
Ancak burada bir hesap yapmak zorundayım. Eğer bana daha yakındır diye bir partiye verdiğim oy o karşı olduklarımın hanesine yazılacaksa o zaman oyumun gücünü korumak zorunda kalmam da aklın gereğidir. Bu durumda şu an için makul seçenek Ak Parti kalmış olur.
Dediğim gibi, partili olduğum için değil, ama hem inancım, hem de akıl bunu gerektirdiği için. Kaldı ki, hataları bulunmakla beraber, şu ana kadar bu partinin benim medeniyetim adına yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Partinin başında kendimden çok güvendiğim bilge ve medeniyet vizyonu olan dertli bir insan bulunmaktadır. Tayip Erdoğan da onu seçmiş olmakla basiretini ispat etmiştir. İmkân verilirse, partinin eleştirilen yönlerini masaya yatıracağını ve varsa çürümüşlüklere çareler bulacağını düşünüyorum, hatta bundan eminim.
Şu an itibariyle Ak Parti dememin elbette başka sebepleri de var. Bütün iç ve dış düşmanlar Ak Parti gitsin, Tayyip Erdoğan gitsin diyorsa bunun benim için bir anlamı olmalıdır.
İşin esprisi: Tarihimizde bir Yedi-Sekiz Hasan Paşa varmış. Okuma yazma bilmediği için imza atamazmış. Bunun için kendisine, Kur’an harfleriyle önce bir hâ, sonra uzun bir sîn, sonra da rakamla bir sekiz yazması, böylece imza yerine ‘Hasan’ diye bir kelime oluşması öğretilmiş. İşte bu Yedi-Sekiz Hasan Paşa yapacağı işleri Rus Sefirine danışır ve o ne derse hep aksini yaparmış ve de isabet edermiş.
Yarın bir gün Hüda-Par, ya da Saadet Partisi diyebilirim.
Kaynak : Yenişafak