Bağlantıda Kalın

Yazarlar

Çalanın, korumayanın PKK’dan farkı yok – 1

Yayınlanma

,

DEVLETİN MALINI, MÜLKÜNÜ ÇALANIN, ZARAR VERENİN VE KORUMAYANIN TERÖRİSTLERDEN, PKK’DAN FARKI YOKTUR.

Rüşvet Kapılarını Kapatmak, Devletin Malını İtibarını, Milletin Hakkını Korumak … Devlet Malını Koruma konusunda en belirgin örneği okullarımızdan vereceğim. Çünkü Devletini, Milletini, Vatanını, Bayrağını ve tüm kutsal değerlerini sevmek ve korumanın, onlara sahip çıkmanın birinci basamağıdır Okullar. Genç dimağlara evde, ailede, toplumda kazandırılamayan bu duygu ve hissi okullarda daha küçücükken kazandırmak gerekir.

Malum Okullar kapandı ve şöyle gezip dolaştım hemen hemen tüm okulları, tuvaletlerinden dersliklerine, yemekhanelerden, yatakhanelere, okul bahçelerinden okul duvarlarına kadar inceledim ve gördüm ki duvarları yazılmış-çizilmiş, karalanmış, demir, tahta ve diğer aksamlar kırılmış, yeni yeni sıraların vidaları sökülmüş, akıllı tahtalara çizik atılmış, tuvalet çeşme, muslukları hatta tuvalet taşı veya lavaboların taşları bile hususi kırılmış, kapılarına tekme atılarak kırılmış, oyulmuş, sıva ve badanaları defter sayfalarına yazılmaya üşenmenin tersine uzun uzun hikayeler, aşk şiirleri, ilan-ı aşklar, falan-filan.

Reklam

İyi de kardeşim iş söze gelince bir numaralı milliyetçi, mukaddesatçı, ahlaklı, çalmayan ve çırpmayan kesiliyoruz da bunları uzaylılar mı gelip yapıyor? Anlayabilmiş değilim. Bir öğrencinin devlete senelik personel maaş, taşıma, yemek, barınma, elektrik, su , bedava kitap, ekipman, ısınma, internet vs. giderlerini sorguladım inanılmaz bir rakam çıktı. Sizler de inanamayacaksınız. Evet İlk ve orta dereceli okullarda 1 öğrencinin devlete 1 yıllık maliyeti tam tamına 6176,13.-Tl. Yazık değil mi? İşte o yüzden bu güzelim devletimizin mallarını kırıp döken, yazan, çizen, atan, satanlara, zarar verenlere teröristten ne farkı var diyorum. Bu sadece okullarda olanlar.

Diğer devlet dairelerindeki kağıt, malzeme, temizlik malzemesi, alet, edevat, benzin, motorin..vs.vs. aklınıza ne geliyorsa aklınıza gelmeyecek meblağlarda israflar var. Malzeme varken malzeme alınmış, yenisi açılmış eskisi daha kullanımdayken depoya kaldırılmış. Ya da çok zengin bir devletmişiz gibi gerek yokken yeniden alımlar yapılmış. Lüks, ihtişam gırla gidiyor. Bir Cumhuriyetin ilk ve ikinci çeyreğindeki devletin ve milletin haline bakıyorum, bir de şimdikine ve utanç duyuyorum, düğümleniyor duygularım boğazımda ve gözlerim yaşla doluyor. Bu devleti ve milleti ayakta tutabilmek için bin bir yokluklarla yola çıkan insanların ahını alıyoruz diyorum. Yukarıdaki savurganlıklara hiç mi hiç değinmeyeceğim.

Çünkü siyaset yapıyorsun diyecekler ve de bunları ulusal basından, televizyonlardan, siyasilerden her gün duyuyoruz. Ve en önemlisini de devletin ve hükümetin en yetkili ağzı olan, sözcüsü olan Bülent Arınç zaten söz etti. ‘Biz çok israfçı davranıyoruz ve bizim israflarımızla bu devlet bu kadar daha büyürdü” demedi mi? Evet devletin ve milletin israf ettikleri ile bu millet ve devlet bu kadar daha zengin olurdu. Bakın Araştırmacı Yazar Mustafa Öselmiş Devlet malı konusunda neler dile getirmiş. Buradan sonrasını mutlaka dikkatle ve ellerinizin arasına başınızı koyarak okuyun. Okuyun ki evlatlarınızı buna göre yetiştirmenin hem bu dünya, hem öbür dünya, hem gelecek nesillerimiz için, hem de öksüz ve yetim hakkı konusunda ne kadar faydalı olacağını göreceksiniz. Aynen aktarıyorum.

Reklam

 

Okumaya Devam Et
Reklam
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarlar

Firavunlar İş Başında, Yeni Din (Chrislam)

Yayınlanma

,

Yıllar öncesinden hazırlanan “TEK DÜNYA DEVLET’İ ve YENİ DÜNYA DÜZENİ” adı altın da, gün geçmiyor ki, Küreselciler şeytani fikirlerle sürekli insanlığı kontrol etme çabasında, dur durak bilmeden ve korku salarak ilerlemeye devam ediyorlar.

Tek Dünya Devlet’ine, Hastalık ve Pandemi politikasıyla Start verdiler.

Ardından Küresel İklim krizi ve tüm Dünya’da kıtlık olduğuna inandırmaya çalışıyorlar.

Reklam

Hal bu ki; Tam tersi olarak Dünya’da her yüzyılda bir olan iklim dönüşümlerini kıtlık ve küresel iklim krizi olarak halklara empoze etmeye çalışıyorlar.

Bu duruma destek vermek için ve doğanın bu dönüşümlerini kötüye çevire bilmek için de insanların içme sularına kimyasal karıştırdıkları yönünde duyumlarımız arasında, göl sularını biryerlerde tutmaya çalışıyorlar, uçaklarla havaya kimyasal atık bırakıp, yiyecekleri stokluyorlar, yiyeceklerin genetiklerini değiştirip, birde “karbon ayak izi” bahanesiyle hayvanları katledip “YAPAY ET” üretmeye çalışıyorlar.

Gıda krizine neden olmak için yiyecekleri insanlardan saklayarak stoklayıp, çoğunu çürütüp atıyorlar, buğday tarlalarını ateşe verip, ormanları yakıyorlar, kıtlık varmış gibi sürekli zam üzerine zam koyuyorlar, enflasyon almış başını gidiyor…

Reklam

Bunların en büyük sebebi ise, insanları maddi manevi olumsuzluğa itip, çaresiz bırakıp köleleştirmeye çalışmaktır.

Araya şu konuyu da sıkıştırmadan geçmeyelim. Bütün bu saydıklarım da dahil birde insanların cinsiyetlerini kafaya taktılar. Bu da tek dünya düzeninin bir parçası.

Transhümanizm ve LGBT adı altında kadın ve erkek olgusunu ortadan kaldırıp, tek bir ırk ve tek bir cinsiyet kavramını insanlara medya ve birçok yerlerde gösterilerle empoze etmeye çalışıyorlar.

Reklam

İnsanlık aslında zihin ve frekans olarak çok güçlüdür ve bu gücü etkisiz hale getirmek için korkuyla insanların frekansını düşürmeye çalışıyorlar.

Şimdi de firavun soyları, Tek Dünya Devlet’i için yeni din projesini hayat’a geçirdiler.

Adım, adım amaçlarına ilerliyorlar.

Reklam

Son zamanlarda Dünya’da ve Türkiye’de CHRİSLAM tanıtımları gerek sosyal medya, gerekse Din diyalogları adı altında yapılmaya başlandığı ileri sürülüyor.

Yakın zamanda Yeni Din diyaloğu adı altında Dünya’da ve Türkiye’de “KARBON VERGİSİ”nin kabul edileceği, hatta kabul edildiği iddia ediliyor.

Bizlerde Karbon vergisi reklamlarını bizzat gördük.

Reklam

Karbon vergisi neden çıkacak? 

Bireysel karbon ayak izi, bir kişinin enerji tüketimi, ulaşım şekli, yeme-içme alışkanlıkları gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişir. Örneğin, arabayla uzun mesafeleri kat etmek, et ağırlıklı beslenmek, evin ısısını yüksek tutmak gibi faaliyetler bireysel karbon ayak izini artırır. Bireysel karbon ayak izini azaltmak için ise enerji tasarruflu cihazlar kullanmak, toplu taşıma veya bisiklet gibi alternatif ulaşım yöntemlerini tercih etmek, et tüketimini azaltmak, geri dönüşüm yapmak gibi adımlar atılabilir.

Örneğin;

Reklam

Bol etli kurufasulye yediğinde, sadece marul yemekten daha fazla gaz çıkarıyorsun.. Sanırım, bu da ozon tabakasına zarar veriyor.

Onun için her organınız kontrol altında olacak!

Umarım, anlatabilmişimdir!

Reklam

İnsanlık birbiri arkasından kuyu kazmaya devam ederken, dedikodu, mobbing, kıskançlık, fitnelik.. v. b.. işlerle uğraşırken Firavun’un çocukları hepimizi içine atacağı çukuru çoktan kazdı. Şimdi tek birşey kaldı, eğer uyanmazsak bir itmedikleri kaldı.

Okumaya Devam Et

Yazarlar

Şatafatlı mı, Depreme Dayanıklı mı?

Yayınlanma

,

Yazar:

Ülkemizin deprem ülkesi olduğunu depremden depreme hatırladığımızı hepimiz iyi biliyoruz. Deprem sonrası hafızamızdan hemen siliveriyoruz.

Depreme dayanıklı evler yapılıp yapılmadığını deprem olunca öğreniyoruz. Bu son depremde ciğerimizi yakan evlerin birçoğu yeni binaydı. Neredeyse bitişik binanın etrafındaki binalar yıkılmış o ortada kale gibi duruyor. Ayakta duran bina neden duruyor bir sormayalım mı? Aynı şehirde iki, üç katlı eski evler ayakta dururken öte yanda lüks yeni binalar yerle bir oldu.

Depremden birkaç gün önce reklamı konulan 4+1 dairenin fiyatı 2 milyon 850 bin lira. Şatafatlı gösterecek dekorasyonu yazmışlar depreme dayanıklıda yazmışlar. Alıcı şatafatı gördüydü ama depreme dayanıklılığını depremde yıkılınca yeni gördük. Bu kadar büyük dairede at mı koşturacağız? Daha küçük az katlı ve dayanıklı evler istesek olmuyor mu? Evlerimiz büyük, lüks görünümlü olmazsa yaşayamaz mıyız?
Bizim lüks ve şatafat merakımız büyük evimiz olsun. Pahalı dekorasyon malzemelerin kullanılsın, konuya komşuya hava atalımda gerisi önemli değil. Fayansa boyaya verdiğin önemi bir sefercik kolonlara taşıyıcı aksama verdin mi? Büyük bir ev, dekorasyonu lüks yapılırken taşıyıcı aksamdan kısmış mı?

Reklam

Ben araba alacağımda arabadan iyi anlayan dayımın oğlu ve arabadan iyi anlayan bir arkadaşıyla gittik. Benim internetten bulup listelediğim on kadar arabaya bakıp hiç birini beğenmediler. Bana göre çok güzel görünen arabaya onlar bakıp ayrılıyorduk. Giderken yorumları araç takla atmış kapı vuruk tavan çökük motordan ses geliyor.

Araba alacağımızda uzman birine gösteririz. Tramer raporunu isteriz. Olmadı cihaza bağlarız. Peki, ev alacağımızda şatafatı gözümüzü doyurursa tamam mı? Satıcının ilana yazdığına size anlattığına neden inanıyorsunuz? Küçücük bir cihaz alıyoruz sayfalarca özellikleri kullanma talimatı ve birde garanti belgesi var.

Ev alınca tapu haricinde size projesini kullanılan malzeme bilgisi depreme dayanıklılık raporunu garanti belgesini veriyorlar mı? Yeni ev alacaklar size sesleniyorum evi alırken depreme dayanıklılık testi yaptırın parasını satıcıya yükleyin. Kiracılar size sesleniyorum acilen ev sahibinizden sizin istediğiniz bir şirkete deprem dayanıklılık testi yaptırtın.

Reklam

Bizler müşteriler olarak neyi talep edersek bize onu satmıyorlar mı? Depreme dayanıklı olmadığını tespit ettirdiğimiz binayı kime satacaklar? Depreme dayanıklı, zemin etüdü yapılmış raporu gösterse bile inanmayın. Yaptığı binaya nasıl aldıysa, uygun olmayan depreme dayanıklı raporu ve uygun olmayan zemin etüdü elinde binanın önünde oturup beklesin geleceksiniz diye.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7, Elbistan ilçesinde ise 7.6 büyüklüğünde deprem oldu. Hatay’da da çok sayıda bina yıkılmasına rağmen Hatay’ın Erzin ilçesinde yıkılan bir tek binanın olmadığı ortaya çıktı. 1999 yılı 7,4 büyüklüğümde depremde Tavşancıl’da hiçbir bina imar planı sayesinde yıkılmamıştır.
Merkezi ve yerel yönetimlere sesleniyoruz artık biz ölmeyelim. Çıkardığınız deprem yönetmeliklerini uygulayın ve uygulatın.

Reklam
Okumaya Devam Et

Yazarlar

Anemon Anemous Anamas

Yayınlanma

,

Yazar:

Anadolu’da kimler vardı, yer isimlerini kimler koydu?

“Biz Ne Zamandan Beri Anadolu’dayız?” Makalemi okuyup on binlerce yıldır bu topraklarda olduğumuz bilgisine ulaşacaksınız. Mustafa Kemal Atatürk “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz” derken o günün bilgisi ile dört bin yıldan bahsediyordu.

Server Tanilli Yüz Yılların Gerçeği ve Mirası birinci cildi okuyun. Oradan Yunan yâda Helenlerin Anadolu halklarını işgal ettiklerini öğreneceksiniz. Yani burası Helen yâda Yunanlıların değildi. Buradan anlaşılıyor ki Helen, Roma, Bizans Anadolu halklarının dilini dinini ve yer isimlerini değiştirmiştir.

Reklam

Biz Türkler egemenliğimiz altına aldığımız hiçbir memleketin dilini, dinini yer isimlerini değiştirmemişizdir. Türkler 1071 de geri döndüğünde Anadolu’da kalanlar asimile olurken yer isimleri de Rumcaya dönmüştür.

Buradan nereye gelmeye çalışıyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Ben Anamas dağlarının eteğinde Beyşehir gölü kıyısında (1932 yılında satın alıp yerleşmişiz) Gedikli köyünde yaşayan bir Yörük çocuğuyum. Yaslandığım dağların isminin nereden geldiğini sorunca söylentiye göre kısaca şöyledir. “ Orada yaşayan bir Yörük kadını oğluna hırsızlık yaptırırmış. Oğlu yakalanınca beni asmayın anamı asın demiş. Isparta Yenişarbademli’de İsmet amca ile yaptığım röportajda “Yörük kadınının oğluna hırsızlık yaptırdığı yer.” Yörük Haber Ajansı YoTube kanalımdadır. Bu söz bir Yörük olarak beni incitmişti. Yıllarca bu dağların ismi başka bir şey olmalı diye düşündüm. Doksan beş bin küsür hektar alanın, çevresi dolaşılacak olsa 150 km kadar yerin münferit bir olayla adlandırılması mümkün değil.

Peki, buranın ismi nereden geliyor?

Reklam

Çocukluğumdan beri bu dağları karış karış gezmişimdir. Bin bir çeşit çiçekleri görmüş olmama rağmen isimlerinin çok azını bilirdim. Bu yıl Yörük Haber Ajansı YoTube kanalım için bolca çiçek vidoları çektim. Çiçek ve bitkilerin çekimini yapıp sonra araştırıyorum. Bitkiler hakkında geniş bir bilgiye sahip olunca Anemon çiçeğini araştırdım. Bu yıl bulup çekemedim ama kırmızı ve mavi Anemonu, hafızam yanıltmıyorsa bu dağlarda gördüm.

Biz Anadolu’ya geri döndüğümüzde bu coğrafyada yaşayan Rumca konuşan halklar yavaştan Türkçe öğrenmeye başlamıştır. Bu dağların ismi nedir? Kırık Türkçesi ile Anemosu dediyse, söylene söylene bizde onu Anemeus = Anamas yapmış olamaz mıyız?

Anemon = Anemous = Anamas

Reklam
Okumaya Devam Et

Popüler